Dersimi çalışmadan Roma'ya gittiğim için ilk gün ciddi bir şaşkınlıkla bu şehri nasıl gezeceğim diye düşünürken tesadüfen gördüğüm günlük tur otobüsüne kendimi attım. O ihtişamlı meydanları, devasa heykelleri görünce bu ne kadar büyük bir şehir dedim. Çünkü meydanların ihtişamı ve heykellerin kocamanlığı şehirle ilgili büyüklük duygusu verdi bana. Bu ilişki nasıl kurulur diye sormayın! Bana böyle bir duygu verdi. Ve gezmenin çok kolay olmayacağını düşündüm.
Şehrin matematiğini çözmem bir günümü aldı. Büyük sıfatının yetersiz kaldığı bu meydanlar arasında öyle bağlantılar vardı ki birinden diğerine gitmenin çok kolay olduğunu fark ettim. Artık bir Romalı gibi güven içinde geziyordum Roma'nın sokaklarında...Meydanlar çok büyük olmasına rağmen yürüme mesafesi içine yerleşmişti. Acaba eskinin şehir plancıları günümüzünkilerden daha mı başarılıydı! Tabii şehrin matematiğini çözene kadar bir kaç kez kaybolduğumu da söylemeliyim. Bir şehri tanımanın en iyi yollarından birinin kaybolmak olduğunu bildiğim için bu da benim için bir oyuna dönüştü. Ama yine de siz siz olun bir yere giderken önce dersinizi çalışarak gidin. Hele zamanınız sınırlıysa!
Panteon
Roma, kocaman yapıların, kiliselerin, gökyüzünü delen heykellerin olduğu bir yer.. Adeta Roma İmporatorluğunun aç gözlülüğünü yansıtıyor. Zaman zaman bu ihtişam bence çirkinliğe varmış. Bu görkemli çokluğun içinde heykellerin ilgimi çekmeme noktasına geldiği anlar bile oldu. Bir arkadaşım Roma'ya ilişkin " Orası bir mimari mezarlık gibi geldi bana." demişti. Aslında o fazlalığı farketmemek mümkün değil! Ama güzelin hakkını yemeden!
Trevi Çeşmesi
Bilinen turistik kiliselerin dışında önüme gelen herhangi bir kiliseye girdiğimde bile abartılı süslemelerle karşılaşıyordum. Heykeller, duvar süsleri, duvar resimleri... Tabii bence ayrı bir yere konulması gerekenlerin duvar resimleri olduğunu söylemek isterim. Duvar resimlerini yapanların da ünlü insanlar olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdığımı söylemeliyim. Çünkü bu sözünü ettiğim kiliseler; yaşayan, ayinlerin yapıldığı yerlerdi. Acaba bunun bir romalı için nasıl bir anlamı vardı? Çocukluğundan beri böyle bir şehirde yaşamış birinin yetişkinliğinde sanatla ilişkisi nasıldır diye düşündüm kendi kendime. Belki de bu fazlalık tamamen bir duyarsızlık getiriyordur. Bilinmez sormak lazım!
Tamamen insan gücüyle yapılan bu heykelleri gördükten sonra yüzyıla adını verecek kadar önemli olan bilgi teknolojilerindeki gelişme, bu ihtişamın yanında çok azmış gibi geldi bana. Haksızlık mı ettim! Daha gördüklerimin etkisi altındayım da ondan. Şimdi tüm bunları bir tuşla paylaşma olanağı veren bu teknolojiye de haksızlık etmek istemem ama..
Colleseum
İspanyol Merdivenleri
Bir de Roma 'daki bizim ekmek fırınlarını andıran pizza fırınlarından da söz etmek gerek. Bence Roma'daki pizzalar da oradaki genel büyüklükten nasibini almıştı. Pizzalardan istediğim kadar kestirerek pizzanın vatanında pizza yeme şansına nail oldum. Farklı içle hazırlanmış pizzaları tattım. Buradakilerle karşılaştırdığımda farkı fark edemediğimi söylemeliyim.
Hamur cenneti olan bir ülkede insanların zayıflığını kıskanmamak elde değil. İtalyan kadınları gördüğüm kadarıyla çok güzel değiller ama çok alımlılar... Londra'da kaldığım süre içinde tuhaf sayılabilecek ölçüde giysiler giyen kadın ve erkek gördüm. İtalya'da gittiğim yerler içinde insanlar çok normal (normal neyse!)giyiniyordu. . Bu da bir durum tesbiti olsun..
İtalya'nın zarif, ince görünümlü, takım elbise giymeye meraklı erkeklerinden söz etmeden olmaz. İlk gün anlam veremediğim kıravatçı dükkanlarının neden bu kadar çok olduğu da açıktı. Çünkü İtalyan erkeklerinin tercihi bizim için demode olan kıravattan yanaydı.
Benim zorunlu olarak ilişki kurduğum İtalyanlarla ilgili başka bir gözlem ise, yardım etmeye hiç niyetli olmadıkları gibi kavga etmeye de çok yatkın olduklarına ilişkindi. Güleryüzlü satıcı görmediğimi söylemeliyim. Coğrafyası bu kadar güzel ve estetikten fazlaca nasibini almış bu ülkede insanların kavgaya bu denli teşne olmaları dilin müziğinden kaynaklanıyor olabilir mi? Bu da ne demeyin! Elbette ki bu gözlem bana aittir. Bu tesbit on günlük bir izlenimin sonunda ortaya çıkmıştır.
Floransa'da karşılaştığım dostluk ettiğim insanları bu gözlemin dışında tuttuğumu da belirtmek isterim.
Bir daha Roma'ya yolumu düşürür müyüm bilmiyorum ama İtalyan taşrasına yolumun düşmesini çok isterim.