Foça üzerine bir şeyler yazmak istiyordum uzun süredir. Zaman mı bulamadım üç yıl boyunca, malzeme mi yoktu! Neyse, şimdi sırası geldi diyelim . Aslında nereden başlayacağımı da bilmiyorum. Kalem, pardon tuşlar nereye taşırsa oraya artık! Foça’da yaşama düşüncesi dört yıl önce gelişti. Bu şirin kasabaya taşınmadan önce onlarca tilki, kuyruklarını birbirine değirmeden koşuşturdu durdu kafamın içinde. Aidiyet duygusu gelişmiş bir insan mıydım peki ? Onlarca yıldır yaşadığım şehri, dahası mahalleyi ve tüm yaşanmışlıkları bırakabilecek miydim? Şehri kendine mesken edinmiş birçok insanın ütopyası olan “bir kıyı kasabasında yaşamak” düşüncesi ete kemiğe büründükçe huzursuzlukları da beraberinde getiriyordu. “Ne yapmalı? Nasıl Yapmalı?” derken kendimi Foça’da buldum..
“Sakin bir hayat istediklerini söyler insanlar çoğunlukla, içinde rahatça hareket edecekleri geniş zamanlar, her şeyin beklenildiği gibi gerçekleştiği, hiçbir şeyin sırasının şaşırmadığı, iyi cilalanmış bir masa gibi pürüzsüz, temiz telaşsız günler” (Ahmet Altan “Sükunetten Kaçış”) Aslında bu düşünce küçük bir yere yerleşmenin bir gerekçesi olacağı gibi, yine böylesi bir yerden insanı kaçırabilecek neden de olabilir ! Biz insanları hoşnut etmek ne zor!
Aslında Foça insana sürprizler sunan bir yer… Tıpkı sunmadığı gibi! Bu da ne demek demeyin! Planlanmamış geziler, balık partileri… derken evin yolunu zor bulduğunuz çok sayıda gün yok mudur? İşte size kendine özgü sürprizler sunan bir yer! Küçük bir yerleşim yeri olması ile ilgili olarak zaman zaman seçeneğimizin çok az olduğunu söylemek de mümkün.! Mekan küçük, zaman bizim, bir de keyif olunca Foça’da neler yapılmaz ki!
Foça bir balıkçı kasabası. Kafeleri, sahil lokantaları, balık pazarı, balıkçıları ve denizin değişmez dekoru olan kayıkları, sevimli paket taşlı dar sokakları, taş evleri, gün batımı ile kasabamız adeta bir fotoğraf karesi gibidir. En azından benim için! Dar sokaklardan kolayca denize ulaşmak Foça’da yaşayan herkes için doyumsuz bir keyiftir. Sorsalar nasıl tarif ederim Foça’yı ?Zamanlarının çoğunu deniz kıyısındaki kafelerde geçiren insanların yaşadığı, kışı yazından çok daha güzel olan sevimli bir kasaba derim. Evet, şehirden oldukça fazla sayıda göç almasıyla dikkat çeken bir yer Foça. Bilinmelidir ki, deniz kıyısında oturanlardan yüzünü denize dönenler Foça’ya sonradan yerleşenler, yola dönenler ise Foçalılardır. Bu da gerçekten Foçalı olanla olmayanı ayırt etmek için basit bir yöntemdir. Ama Foça’nın yerlileri için bu küçük kasabanın sıradanlaştığını sakın düşünmeyin! Günün büyük bir bölümünü ev dışında, açık havada geçirmeleri onlar için bu bağımlılığın en önemli göstergesi bence.. Dört mevsim açık bulabileceğimiz Foça’nın kafeleri sunulmaya hazır demli çayıyla bizim için her daim çok davetkardır. Tabii ki kafelerle ilgili herkesin seçimi aynı değil. Bizim favori mekanımız Menendi… Sahibi Metin, onun yardımcısı, dünya tatlısı Cem, ince mizah anlayışları ile oranın bir lokal kimliğine dönüşmesine neden olmuş. Hele Metin’in köfteleri mutlaka tadılması gerekenler listesinde olmalı. Benim için bu köftelerin bağımlılık yarattığını söylemek abartılı olmaz. Menendi’nin renkli müdavimlerinden biri ünlü yazar Tarık Dursun K. Keskin zekası ve espri anlayışı ile Menendi’nin müdavimlerinden belki de en renklisi.. Menendi bir buluşma noktası.. Eşsiz gün batımını, dostlarla beraber bira eşliğinde Menendi’de izlemek bünyemize bir alışkanlık olarak yerleşti çoktan..
Diğer bir yer ise Palmiye Kafe ya da yerlilerin belediye kahvesi. Gündüz saatlerinin buluşma noktası..En iyi sabah çayının burada olduğu konusunda iddiaların olduğu bir balıkçı kahvesi. Çay eşliğinde yenilen simidin, peynirin tadını hangi Foçalı inkar edebilir ki! Foça da simit ve çay başkadır özellikle Palmiye’de diyesi geliyor insanın! Burada çalışanların renkli kişiliği de mekanı vazgeçilmez hale getiren gerekçelerden biri sayılabilir. “Hizmet sektöründe çalışmak beceri ister” ifadesini doğruluyor onların tavırları.. Bu mekanın renkli kişiliklerinden Faik’in turistleri çağırırken “ size welcome diyoruz” demesi bile tüm müdavimlerin gülümsemesine yetiyor da artıyor.
Foça’da uğramadan edemediğimiz pek çok mekan var; ama nedense yalnızca bu ikisinden söz etmekle yetindim. Sokağın küçük mutlulukları bunlar .. Her salı kurulan Foça pazarı insanların sosyalleşmesinin başka bir gerekçesi.. Pazar gidişi ve dönüşü verilen çay molaları, iki kişi olarak oturduğumuz masalarda kısacık zaman içinde çok kişi olmak Foça’dan bir kaç resim..
Aslında küçük bir yerde yaşamak keyif. Küçük yerdeki hayatımızı kendi içimizde büyütmek daha büyük bir keyif! Herkesin bildiği bir şeyi söylüyorum. Açılımı hoş olduğu için yazması da hoş. Küçük bir yerin kolaylıklarını bir avantaj olarak yaşarken kendimiz için yapabildiklerimiz küçük yerdeki yaşamı anlamlı kılmanın yollarından biri . İşte benim yazı yazma isteğimin nedeni de kendi yaşamımı zenginleştirme ya da anlamlı kılma çabası.. Öncelikle kendim için.. Benzeri yaklaşımla üretimlerini sürdüren Konca’nın seramik, Bingül’ün papier maché atölyesi Foça’da yapabileceklerimizin sayısını artıran mekanlar.. Telaşsız, sakin…
Foça’da yağmur da bir başkadır!! Geldiğim şehirdeki yağmurlu günleri düşündüğümde bir karabasan hatırlarım. Bir an önce eve gitmek isterdim. Eve ulaşabilene aşk olsun! Ne otobüs ne taksi! Ulaştığım anda ertesi gün için kaygılanmaya başlardım. Yağmurun keyifli de olabileceğini fazla fark edemediğimi söylemeliyim. Doğduğum ve yetiştiğim şehire haksızlık etmek istemem ama bunu söylemekten de kendimi alamadım işte!
Foça’nın kış - yaz kapanmayan kafelerinde oturarak çayımdan bir yudum alıp yağmurun, toprağın kokusunu hissetmek hayatı yaşanılası kılan küçük şeylerden bir kaçı belki. Sahildeki bir yürüyüş sonrasında içilen bir soğuk biranın keyfini hangimiz inkar edebiliriz ki! Foça benzeri bir yerde yaşamanın bu ufak mutlulukların sayısını artırma konusunda insana fırsatlar sunduğunu düşünüyorum.
Yaşadığınız yeri küçültürken yaşamımızı da küçültmek belki de insanın kendine verebileceği en büyük ceza. İnsan “bu sükunet bitsin” noktasına kolaylıkla gelebilir. Foça’ya taşınırken duyduğumuz heyecan ve keyifin bir benzerini böylesi yerden kaçarken de yaşamak mümkün. Unutmamamız gereken gerçek kendimizden kaçamadığımız. Böylesi bir sonun bizden uzak olmasını dileyerek şimdilik yazımı noktalayayım.
23.10.07
Foça
|