Kediler hakkında yazı yazmak nereden aklıma geldi? Birinci neden, yaşadığım sokakta inanılmaz sayıda kedi olması ve karakterlerinin insanlar gibi çok çeşitlilik göstermesi. Bunların dışında ciddi bir hayvan sever özellikle kedi sever bir annenin kızı, veteriner ama hayvan sevmeyen ya da sevgisini gösteremeyen bir babanın kızı olarak hep hayvanlara ilgi duydum. Babamın anneme “ tercihini yap ya kedilerin ya da ben” dediğini bugün gibi hatırlıyorum. Onlara karşı sevgim ne annem gibi onları yalar yutarcasına oldu ne de babam gibi.. Her zaman kedilere karşı mesafeli, ancak sıcak bir duruşum oldu. (Ne demekse!)
Bir kedi alıp beslemektense çılgın annemin hayvanlarla kurduğu ilişkiyi dostlarla paylaşarak bir kedi sever ya da hayvan sever olarak anıldım. Ne kadar doğru idi bir kedi dostu olduğum! Bilemem! Arkadaşlarım tatile gittiklerinde kedilerini bana bırakırlardı. Sevinçle alırdım onları, emanet süresinin dolması nedeniyle aynı sevinçle de geri verirdim. Kedilerle çok iyi dostluk kuran “her şeyin bir bedeli vardır” diyerek kedilere; evini, yatağını açan kedi severleri de her zaman kıskandığımı söylemeliyim. Adına kıskançlık yerine imrenme diyelim. Kedilere bakışımı size kısaca özetlemeye çalıştım. Yıllarca ciddi bir kedi sever olmayı istemiştim. Eminim merak ettiniz “ ciddi bir kedi sever olmak” ne demek diye…Bunun anlamı bence bir kedinin sorumluluğunu almaya hazır olmak. Ancak bunu hiçbir zaman beceremediğimi de söylemeliyim. Ama yine de bir kedi sever biri olarak bilindim arkadaşalarımın arasında.. Belki de vicdanımı rahatlatmak için kediler hakkında yazmaya karar verdim. Kedilere ilişkin iki özdeyiş ile yazıma devam ediyorum. Bunlardan ilki Sidney Denham’a ait. Bu özdeyişi “kedim ve ben” isimli bir web sitesinden aldığımı söylemeliyim.
“ Kedi oyunlarının hepsinin kuralları ve oynanış tarzları olmasına karşın, kediler oldukça münferit oyuncudurlar. Eğer bir kuralı izlemiyorlarsa, nedeni basittir, kural değişmiştir ve siz bir an önce yeni kuralı öğrenmelisiniz.”
İkincisi ise Hippolyte Taine ait. “Birçok filozof ve bir çok kedi ile karşılaştım ama kedinin bilgeliği her zaman daha üstündü.”
Bu iki özdeyiş kedilerin kişilikleri üzerine ciddi ip uçları veriyor değil mi? Hem insana bu kadar yakın hem de bu kadar özgür bir başka bir canlı var mıdır? Bir kedi için sahibi asla vazgeçilmez değildir. Kedilerin güvenini kazanmak sabır ister, emek ister. Bu güvenin sürekliliğini sağlamak size kalmış bir beceri.. İlişki kurulurken her yapılan yanlış kedinin hiç unutmayan hafızasında yerini alacaktır. Bunu kedinize unutturmanın yollarını bulmalısınız. Aksi takdirde kediniz ve sizin aranızdaki ilişki bir karasabana dönüşebilir. Ona yaptığınız hataları nasıl anlatır? Kendinizi onun gözünde nasıl aklarsınız? Bilemem! Ancak sabrın ve ona karşı istikrarlı iyi davranışlarınızın bir gün onun kalbini yumuşatabileceğini de unutmayın! Bir kedi ile arkadaş olmak kolay değildir.
Çocukluğumda adı Kaplan olan bir kedimiz vardı. Bir yağmurlu günde, babamdan sadece bir gece için izin aldığımız kedi bizimle yaklaşık yirmi yıl yaşadı. Kedimiz Kaplan evin her üyesi ile farklı bir ilişki kurdu. Biz beş kişilik bir aile idik pardon kaplanla beraber altı.Evin en kıskanç belki de en zor üyesiydi Kaplan..Herkes onu mutlu etmeğe hazırdı. Her şey onun kucağımızdaki sıcaklığını hissedebilmek içindi. Herkesin bu konudaki şansı aynı değildi. Belki de en şansız olan bendim. Kaplanın beni sevmesini istiyordum. En çok istediğim şey benimle yatmasıydı.. Babamın dışında herkesin ayak ucunda yatan kedimiz benim yatağımda hiç yatmadı. Çünkü onu hırpalayarak sevmemi hiç unutmadı. Kırpıştırdığı gözleri, yenilesi patileri, yumuşacık tüyleri ile insanın içini ısıtan bu sevimli yaratık beni kolaylıkla yola getirebilecek bir zekaya sahipti. Ben yola geldim ama o asla benimle uyumadı. Onu bir daha onun istemediği tarzda sevmeyeceğim konusunda asla ikna edemedim. Güvenini kaybetmiştim bir kere..
Kaplanla annem arasında ilişki ise kıskanılası idi. Annem adeta kaplanın da annesiydi. Birbirlerine karşı özenli davranışları onların ilişkisini kıskanılası hale getirmişti. Babamın annemden bekleyip göremediği ilgiyi annem evdeki ve sokaktaki kedilere gösteriyordu. Onlar da anneme.. Biraz abartmış olabilirim. Benim annem herkesin annesi gibi bir anne değildi. Ördekleri, kış günü mutlu etmek için leğenlerde yüzdüren, sokağın tüm özürlü kedilerini eve alarak onların ihtiyaç duyduğu bakımı veren gerçek bir hayvan severdi. Hatta bir rahatsızlığı nedeniyle kedimiz Kaplana t bezleri diktiğini bile hatırlarım. Annem kedilerin sadece fiziksel ihtiyaçları ile ilgili değildi. Onların duygusal ihtiyaçlarının da olduğunun farkındaydı. Kedimiz kaplanın kısırlaştırılma işlemi babam tarafından yapılmıştı.. Artık kaplanın yavrularına aile aramak işi bitmişti. Zira bu durum evdeki huzurumuzu kaçıracak bir noktaya gelmişti. Bir batında beş altı yavru. “Ne yapsak" "kimi bulsak” derdi bitmişti. Ancak işlerin göründüğü gibi olmadığını üreme döneminde Kaplanın huzursuzluğu ile fark ettğimiz bir gerçekle karşı karşıya geldik.
Bu gerçek ise Kaplanın cinsel yaşamının bitmemiş olduğu ile ilgiliydi.. Kedimiz kaplan tuhaf sesler çıkararak haz arayışını gözlerimizin önünde sürdürüyordu. İşte bu noktada annem kısırlaştırılmış bir dişi kediye annelik duygusu yaşatmak gerektiğini söyledi. Bu da ne demekti! Annem bir eylem planı hazırlayarak iş bölümü yapmıştı.
Annem "Bir lohusa yatağına ihtiyaç olduğunu" söyledi. Çözüm kısa süre içinde bulundu. Annemin yatağı! Pardon annemle babamın yatağı. Babamın arkasından kader ağlarını örüyordu. Bu durumun babamı kızdırabileceğini biliyorduk. Bile bile anneme yataklık yapıyorduk. Annemin tavırlarının bizi bile şaşırttığını söylemeliyim. Arkadaşlarımın anneleri eve kedi alınmasına izin vermezken biz annemin önderliğinde neler yapıyorduk. Yatak hazırdı ama. Ya bebek kediler! Üç koldan sokağa dalıp üç yavru kedi bulduk. Kedimizi mutlu etmenin telaşı ile yavru kedileri onun karnına yatırdık. Onları izlemek için yatağın etrafında yerimizi almıştık. Miş gibi bir anne! Ve bebek kediler süt gelmeyen boş memeleri emmeye başladılar. Herkes mutluydu. Kaplan, yavrular ve biz.. İyi bişey yapmanın keyfi ile bir süre onları izledik.
Çocukluğumdan aklımda kalan en güzel fotograflardan biridir bu. Annemin hayvanlarla kurduğu ilişki sadece kedilerle de sınırlı değildir. Yeni taşındığımız bir evde su dolu küvete düşen bir fareyi gördüğünde heyecanla bize gelip “banyoda bir fare var yüzü öyle güzel ki” diyebilecek kadar gerçek bir hayvan severdi.
Foça’daki dikkat çekecek kadar çok sayıdaki kedi, annemin kedi sevgisini hatırlattı. Belki bu yazı gökyüzüne bir selam göndermek için de bahane oldu bana!
Aslında yazı başta şekillenirken tabii ki annemde söz etmek vardı aklımda. Önceliği Foça’nın kedileri alacaktı. Tam tersi oldu galiba.. İtiraf etmem gereken nokta ise Foça’da sokak köpeklerini sokak kedilerinden daha çok sevdiğim. Kedilere karşı bir ihanet olduğunun farkındayım. Ama durum böyle..
30.Ekim.2007
Foça
|