Quito bilindiği üzere Ekvador'un başkenti. Eski bölümü hariç her büyük şehir gibi... Quito'ya yakın çok güzel yerler var. Bunlardan biri Quito'ya iki saat mesafede olan Mindu. Burası Amazon bölgesine geçiş yeriymiş. Küçük yemyeşil bir kasaba.. Orkideleri, kelebekleri ve şelalesi ile ünlüymüş. Mindu'dan birkaç fotoğraf..
Bu fotograf kelebek çiftliğinden..
Kendini doğada korumak için bir yandan baykuşa öbür yandan kanatlarının alt kısmı ile yılanı andırıyor.
Şimdi de bir orkide cinsi... Gerçekten görülmeye değerdi. Heyecanlandırıcı..
Birkaç da farklı çiçek... Bunlardan birinin adı ayakkabı çiçeğiymiş. Bilin bakalım... Hangisi?
Benim şimdiye kadar bu gezide çok şanslı olduğum söylenebilir. Buraya gelmeden önce facebook kanalıyla tanıştığım insanlar gerçekten hem çok nazik hem de beni mutlu etmek için çok çaba sarfetti. Onlarla Ekvador'u tanımak hem çok büyük şans hem de çok büyük kolaylıktı. Mindu'ya Domenic'in arabasıyla gittik. Nefes kesici bir yolculuktu. Burada yolların çok güzel olduğunu söyleyebilirim. Üçüncü dünya ülkesi gibi değil. Mindu'yu Domenic ve kızkardeşi ile gezdim. Birlikte ilkel bir teleferikle şelaleye gittik. Nasıl tanımlayacağımı bilemediğim bir yeşillik içinde..
Bir fotoğraf da şelaleden.
Biraz da yemek kültüründen söz edeyim. Sabah kahvaltısında mutlaka doğal meyva suyu veriyorlar. Yaygın olan yumurta ve mısır unu ile hazırlanmış hafif şekerli yumuşak bir kek gibi bir şey. Meyva suyu olmazsa olmazlardan.. Çok lezzetli fakat bana biraz dokundu. Şimdi her ikram edilen yerde içmiyorum. Ekvadorlular her an içiyorlar. Bu meyva suları çeşit çeşit...
Ben geldiğimden beri birkaç kez balık yedim. Kimisini yaprağa sararak ızgara yapıyorlar. Asma yaprağına sarılmış sardalya gibi..
Bu da bir çeşit böcek ızgarası... Aslında canlısı solucan gibi gözüküyordu. Bir kovanın içinde toprağa karışmış bir şekilde canlı tutuyorlar. Sonra kızartıyorlar. Doğruyu söylemek gerekiyorsa çok fena gözüküyordu.
Bir başka yemek.. "ceviche camaron" Bu yemeğin Peru versiyonu da var. Balıkla ya da karidesle yapılan sebzeli bir yemek... Soğuk servis ediliyor.
Bir başka bilgi ise kremalı çorbaları patlamış mısırla ikram etmeleri. Patlamış mısır çorbanın üzerine konuyor. Aslında sofralarında ekmek yok. Ekmek yerine pilav. Az yağla pişmiş ama lezzetli.. Ekvador mutfağının olmazsa olmazı her daim masada bulunan yeşil muz kızartması.. Patates kızartmasından pek bir farkı yok. Anladım ki yeşil muz buranın patatesi... Pilav ise ekmeği..
Bir başka ziyaret ettiğim yer Otavalo... Otavalo yöreye özgü şeylerin satıldığı büyük bir market... Aslında ucuz ama oraya turla gidildiğinde ödenmesi gereken para Avrupa standartlarında... Onun için ucuz olmuyor. Neyse ben yine giderek üstüme düşeni yaptım. Birkaç fotoğraf da oradan...
Daha önce de söylediğim gibi Ekvador, volkanlar, şelaleler, göller, ormanlar ülkesi... Otavala yakınından bir şelale fotoğrafı...
Diğer bir yer Banos... Banos Quito'ya üç saat uzaklıkta bir başka Amazon bölgesine geçiş noktası. Dumanı tüten volkanı, sıcak suları ile ünlü. Ben gittiğimde çok yağmurluydu. Dolayısı ile çok fotoğraf çekme şansım olmadı. Akıllara durgunluk verecek bir şelale vardı. Şimdi oradan birkaç fotoğraf...
Banos'a Quito'da tanıştığım genç arkadaşlarımla gittim. Günü termale giderek açtık. Yağmurun altında şelaleyi seyrederek sıcak su içinde olmak ayrı bir keyif. Öğleden sonra büyük bir şelaleyi ziyaret ettik. Ürkütücü.. Akşam “el cielo" gökyüzü anlamına gelen kafeye gittik Bulutların arasında bir kafe. İşte bana orayı gezdiren genç arkadaşlarımla bulutların üstünde...
Banos açık hava sporları ile ünlü. Çok sayıdaki turizm şirketi hevesliler için çok farklı açık hava aktiviteleri düzenliyor.
Fiyatlarla ilgili kısa bir bilgi vereyim. 8 -10 Amerikan Doları civarında kalmak mümkün. Otobüsler çok ucuz. Yaklaşık bir saatlik yol 1.5 - 2 Amerikan Doları civarı. Yemek 4-10 Amerikan Doları arası gibi... Şimdi kaldığım yerde geceliğine 8, sabah kahvaltısına 3, akşam yemeğine 3.5 Amerikan Doları ödüyorum. Balık ve deniz ürünleri oldukça ucuz. Şimdilik bu kadar olsun. Şimdi Amazon bölgesindeyim. Çok sıcak değil ama nemli..
“An” dokunulmaz ve uçucudur! An, bu yüzden zamanın en önemli değer ölçütüdür. Fotoğrafın “altın ölçeğinde” ana dokunmak, yaşamın farkında olmakla eş anlamlıdır.